8 Mayıs 2009 Cuma

Milk




Yönetmen : Gus Van Sant 
Senaryo : Dustin Lance Black 
Görüntü Yönetmeni : Harris Savides 
Müzik : Danny Elfman 
Oyuncular: Sean Penn (Harvey Milk) , Josh Brolin (Dan White) , Emile Hirsch (Cleve Jones) , James Franco (Scott Smith) , Diego Luna (Jack Lira) 


FİLMİN KONUSU 


1977’de, Harvey Milk, San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi oldu. Zaferi, sadece eşcinsel hakları adına önemli değildi. Politik alanda koalisyonlar peşindeydi. Yaşlı vatandaşlardan sendikalı işçilere kadar herkes için, Harvey Milk bir uğurda savaşmanın anlamını değiştiren, 1978’de ölümüne kadar da tüm Amerikalıların kahramanı haline gelen biri oldu. 


Milk, Harvey Milk’in yaşamından sekiz yılı anlatıyor. New York’ta yaşarken 40 yaşına giren Milk ve sevgilisi Scott Smith (James Franco), hayatlarına daha fazla anlam katmak için San Fransisko’ya taşınır ve burada, Castro Kamera adında küçük bir dükkan açarlar. Dükkanın olduğu işçi sınıfı mahallesi, kısa zamanda ülkenin dört yanından akın eden geyler için nefes alabilecekleri bir yer haline gelecektir. Çok sevdiği Castor mahallesinin ve ona güç veren küzel San Fransisco şehrinin etkisiyle, Milk çok geçmeden hem Scott kadar kendisini de şasırtacak şekilde, değişim için kolları sıvar. Herkes için eşit hak ve özgürlüğün savunucusudur. Ve geylere karşı önyargı ve şiddet uygulanmasının normal karşılandığı bir dönemde, Milk San Fransisko ve San Fransiscolulara’a duydugu büyük sevgi sayesinde, gencinden yaşlısına, eşcinselinden heteroseksüeline kadar herkesin desteğini arkasına alır. 

Scott, yeni edindiği arkadaşlari ve diger gönüllülerin yardımıyla politikanin bulanık sularına balıklama atlar ve Cleve Jones (Emile Hirsch) gibi genç aktivistlere de yol gösterir. İnce bir espri anlayışi ve güleryüzuyle, sözleri kadar iddialı icraatlarda bulunan Milk adını kısa sürede tüm şehre ve hatta daha da geniş çevrelere duyurur. Ama şehir meclisine girmek konusundaki kararlılığı, Scott tile aralarını açar. Meclis’e dordüncü adaylığını koyduğu sırada, Milk artık yeni sevgilisi Jack Lira (Diego luna) ile beraberdir. 

Son kampanya, büyuk başarı yakalar ve Milk, yeni kurulan 5. Bölge meclisine seçilir. Milk, şhre hizmet ederken bir yandan da insanların kokeni nedeniyle işlerinden atılmasına karşı lobi yapar, gey öğretmenlerin ve destekçilerinin okullardan kovulması için önerilen bir referanduma karşı da destek oluşturmaya çalışır. Bu çabaları sırasında, 6. Madde’ye karşı verilen bu mücadelenin, gey hakları konusudna çok kilit bir onem taşıdığını fark eder. Aynı dönemde, kendi gibi yeni seçilmiş olan bir başka politikacı Dan White (Josj brolin) ile çatışmaları artarak devam ediyordur ve ikilinin kaderleri, trajik bir şekilde birleşmek üzeredir. 


Kronoloji 

1930 Mayıs 22 – Harvey Bernard Milk Woodmere, NY’da doğdu. 

1946 Milk Bay Shore Lisesi futbol takımına seçildi. 

1947 Milk Bay Shore Lisesi’nden mezun oldu. 

1951 Milk Albany’deki Eyalet Üniversitesi’nden (SUNY) matematik diploması ile mezun oldu ve orduya katıldı. 

1955 Milk ordudan ayrılarak lise öğretmenliği yapmaya başladı. 

1963 Milk Wall Street yatırım firması Bache & Co’da çalışmaya başlayarak kariyer değişikliği yaptı.

1968 Bir tiyatro prodüksiyonuna katkısı oldu. O dönemde San Fransisko’da sahnelenen Hair müzikalinde çalışan sevgilisi Jack McKinley ile beraber San Fransisko’ya taşındı. Kariyerine finans sektöründe devam etti. 

1969 Haziran 28 –New York’taki Greenwich Villgage bölgesinde gerçekleşen Stonewall Ayaklanmaları, Geylere Özgürlük hareketinin tohumlarıni attı. 

1970 Herkesin içinde Bank Amerika banka kartını yakması üzerine işinden kovuldu ve New york City’e geri taşındı. 

1972 Milk sevgilisi Scott Smith ile beraber san Fransisko’ya taşındı. 

1973 Milk ve Smith Castro mahallesinde Castro Camera adında bir fotografçı açtı. 

Şoförler Odası sözcüsü Allan Baird’in desteğiyle, Milk Coors Biraları’nin Castro bölgesindeki barlarda ve şehrin geri kalanında satışına boykot uygulanmasına araci oldu. 

[bu tarihten başlayarak 1978’e kadar] Dick Pabich ve Jim Rivaldo Milk’in politik strateji uzmanları olarak çalışmaya başladılar. Frank Robinson ise Milk’in konuşmalarıni kaleme alıyordu. 

Smith ve Rivaldo’nun idare ettiği kampanya ile Milk San Fransisko Şehir meclisi üyeliği için ilk kez adaylığını koydu ancak seçimlerde kaybetti. 

1974 Milk yerel esnaflarla Castro Village Derneği’ni kurdu ve Castro Sokağı Şenlikleri’ni düzenledi.

[bu tarihten başlayarak 1978’e kadar] Michael Wong danışman olarak Milk ile beaber çalışmaya başladı. 

David Goodstein ülke çapında yayınlanan gey dergisi The Advocate‘ın sahibi ve yayıncısı oldu. 

1975 Castro Camera müşterisi Danny Nicoletta fotoğrafçıda çalışmaya başladı. Nicoletta bundan sonra da Milk’in bütün seçim kampanayalrında çalışacaktir. 

Milk San Fransisko Şehir Meclisi üyeliği için bir kez daha aday oldu ve kaybetti. Milk’in desteklediği eski Kaliforniya Senatöru George Moscone San Fransisko Valisi seçildi. 

1976 [bu tarihten başlayarak 1978’e kadar] Cleve Jones activist olarak Milk ile beaber çalışmaya başladı. 


Milk Vali Moscone tarafından İzin İtiraz Komitesi’ne atandı. Milk, Kaliforniya eyelet Meclisi’ne adaylığını açıkladığında, yine Vali tarafından bu görevinden alınacaktı. 

Milk tüm şehri kapsayan seçimler yerine bölge esasına dayali seçimleri savunan, Vali Moscone tarafından da destek goren bir balo organize etti. 

Milk Eyalet Meclisi seçimlerinde Art Agnos karşısında yenilgiye uğrar. 

Milk ve Rivaldo SFan Fransisko Gey Demokratik Kulübü’nü kurdular. ’s Gay Democratic Club (Kulüp, Milk’in ölümünden sonra Harvey Milk Lezbiyen, Gey, Bisekssüel, Transeksüel Demokratik Kulübü) 

1977 Haziran 7 – “Turuncu Salı;” Aktivist Anita Bryant Florida’daki Dade County’de gey komüniteye karşi gösterilen hoşgörüsüzlüge karşı on yılı aşkın süredir gösterdiği kampanyayi başarıyla sonuçlandırdı. 

Yeni benimsenin bölgesel seçim sistemine göre gerçekleşen seçimlerden srtık yeni sevgilisi Jack Lira ile yaşayan ve kampanyasi Anne Kronenberg tarafından yürütülen Milk, Castro bölgesini de kapsayan 5. Bolgeden secimleri kazanır. Böylece, merkezi ve yerel yönetim kadrosuna seçimle başa gelen, eşcinselliğini gizlemeyen ilk erkek yönetici olur. (1974’te Michigan ve Massachusetts’te seçilen Kathy Kozachenko ve Elaine Noble bu alandaki ilk kadın politikacılardır.). Milk’in rakipleri arasında, eşcinselliğini gizlemeyen bir başka aday, avukat Rick Stokes da vardır. 

1978 Ocak 9 – Milk ve kendisi gibi yeni seçilmiş olan meslektaşları yeminle göreve başlar. Bunların arasında, eski bir itfaiyeci olan Dan White ve kadın hakları savunucusu Carol Ruth Silver da vardır. 

Milk’in görevi sırasında eğildiği konular arasında, yaşlı vatandaşlara yönelik programlar, evcil hayvan sahiplerinin hayvanlarında sokaklarda bıraktıği pislikleir temizlemelerine yönelik tedbirler ve tüm vatandaşlar için kullanımi kolay oy makineleri yer alır. 

Ögretmen Tom Ammiano’nun cinsel tercihini açıklaması üzerine yaşananlar üzerine Milk, “insanların bu sebeple işlerinden kovulmamasını sağlamayı” ana hedef haline getiren bir taslağın öncülüğünü yapar. Meslektaşı Silver’ın desteklediği önergeye tek itiraz White’tan gelir. Vali Moscone, önergeyi imzalayarak iletir. 

Haziran 25 – Milk’I destekleyen Gilbert Baker tarafından tasarlanan Gökkuşağı Bayrağı ilk kez San Fransisko Gey Özgürlük Yürüyüşü’nde taşındı. Bayrak, LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transeksüel; GLBT [Gey, Lezbiyen, Biseksüel ve Transeksüel] olarak da bilinir) komunitelerinin sembolı haline gelecekti. Milk, bi yürüyüş sırasında, “Ortaya çıkın!” diye seslenişi ile hatırlanıyor. 

Kasım 7 – Gey öğretmenleri işten çıkarmaya yönelik yasa tasarısı, Milk’in yürüttüğü karşı kampanya sayesinde kabul edilmedi. 

Kasım 10 – Dan White meclis üyeliğinden istifa etti. Daha sonra işine dönebilmek için tekrar lobi yapsa da başarılı olamadı. 

Kasım 18 – San Fransiskoluların yanısıra tüm dünya, San Fransisko merkezli Halkın Tapınağı tarikatının lideri Jim Jones’un emri üzerine kongre üyesi Leo Ryan’ın Güney Afrika’da Guyana’da öldürüldüğü haberi ile sarsıldı. Bu haberden birkaç saat sonra, Jones ve tarikatın 900’ü aşkın üyesi siyenür içerek toplu intihar gerçekleştirdi. 

Kasım 27 – Şehir meclisinde, Dan White Vali Moscone ve Harvey Milk’I vurarak öldürür. Haber üzerine, 30.000’i aşkın kişi Castro mahallesinden sehir meclisine ellerinde mumlarla sessiz bir yürüyüş gerçekleştirir. 

Aralık 2 – Milk’in dostları, küllerini Pasifik Okyanusu’na savurur. 


1979 Mayıs 21 [Milk’in yaşasa 49. Doğumgününden bir önceki gün olacak tarih] – İzolasyon, eşi ile olan mahremiyet eksikliği ve aşırı derecede şekerli abur cubur tüketmiş olmasına dayanarka uygulanan cezai indirim neticesinde White kasten adam öldürmekten 7 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 

1984 Ocak 7 – White mahkumiyetinin beşinci yılını doldurmadan, Soledad Eyalet Hapishanesi’nden salıverilir. 

Kasım 1 – Yonetmenliğini Rob Epstein’in, yapımcılığını Richard Schmiechen’in yaptığı uzun metrajlı belgesel The Times of Harvey Milk Castro Sineması’nda gösterildi. 

1985 Mart 25 – The Times of Harvey Milk En İyi Belgesel dalında Oscar aldı. 

Ekim 21 – Dan White evinin garajında intihar etti. 

1999 Haziran 14 – Time Dergisi, Harvey Milk’I 20. Yüzyıl’ın “100 Kahramanı ve İkonu” arasında gösterdi. 

2008 Mayıs 19 – Harvey Milk’in doğumgünu olan 22 Mayıs Kaliforniya’da resmen Harvey Milk Günü ilan edildi. 


Milk Milk ve Castro 

Bir politikacı ve activist olarak Harvey Milk, agresif bir popülistti. Milk, toplumun her kesiminden insanın ihtiyaçlarını esas alacak bir idari hizmet anlayışına sahipti. Eşcinsel erkek ve kadınların kendilerini gizlememeleri konusunda cesaretlendirirdi. Farklı komünitelerin ve birliklerin, kaynaklarını bir havuzda toplaması için ilham kaynağıydı. Ayrımcılığa karşı koymak konusunda herkesi yüreklendirirdi. Ölümünden kısa bir süre önce yaptığı bir konuşmada “Bu hareketin devam etmesini diliyorum. Çünkü, benim seçilmem genç insanlara umut verdi. Gençlere, umut lazım.” demişti. Bu sözleri, artık San Fransisko Şehir Meclisi’nde bulunan büstünün üzerinde yazılı. 

Milk, sonradan benimsediği şehri San Fransisko’da umut ile karşılanmıştı. Birkaç yıl yaşadıktan sonra döndüğü New York’ta tanıştığı erkek arkadası Scott Smith ile beraber1972’de San Fransisko’ya kesin olarak taşındıklarında Eureka Valley’de (5. Bölge) yaşamaya başladılar. Burası, dkabuk değiştiren bir bölgeydi. Çok geçmeden, Castro Mahallesi olarak anılmaya başlanacaktı. 1930’lara kadar San Fransisko’daki Iskandinav nüfusun ağırlıklı olduğu bölgede daha sonra işçi sınıfı İrlanda kökenliler yaşamaya başladı. 1960’ların sonu ve 1970’lerde bir kısmı hippi olan gey erkekler bölgeye yerleşti. Mahalleliler ile aralarında yer yer gerginliklere sebep olsa da, burası, Amerika’da geylerin kısmen de olsa rahat yaşayabildikleri tek yer olarak kısa zamanda adını duyurdu. 

Milk ve Smith, kendi fotoğrafçı dükkanlarını açtı. 19. Sokak yakınında, Castro Caddesi No 575 adresinde, Castro Kamera adında bir dükkan. Mütevazi fotoğrafçı, çok geçmeden insanlar için bir sosyalleşme merkezine dönüştü ve işleri arttı. Milk’in aydınlıık kişiliği ve mizah anlayışı birçok bolge sakininin ve esnafın kalbini kazanmasını sağladı. İnsanlar dükkana gelip mahallenin sorunlarından söz eder, endişelerini dile getirirlerdi. Küçük ölçekli bir ışletme sahibi olarak, Milk Castro Village Yerel Esnaf Derneği’ni kurdu. Çok geçmeden, -kendine yakıştırdığı isimle- “Castro Caddesi’nin Valisi” olarak isim yaptı. Milk, Castro Caddesi Şenlikleri’nin de mimarlarından biriydi. Şenlikler, şehrin her tarafından insanların ilgisini çekiyordu. 

Dükkana takılanlar arasındaki cekirdek kadro, Milk’in hayatının geri kalanında da etrafında olacak dostlarından oluşuyordu. Bunlar erkek arkadaşı Smith, veliahtı Cleve Jones, Milk’in dünyasını fotoğraflayan ve aynı zamanda dükkanda çalışan Danny Nicoletta, Milk’in ilk kampanya yöneticisi Jim Rivaldo, Dick Pabich, “Lotus Tomurcuğu” lakaplı siyasi danışmanı Michael Wong ve bu erkekler klübündeki tek kadın, Milk’i meclise taşıyan başarılı kampanyanın mimarı lezbiyen Anne Kronenberg… 1977’de Milk nihayet seçimleri kazandığında, bölgesi Castro da değişerek bölgesel sisteme geçen seçim sisteminden kendine fayda sağlamış ve gözde sakini Harvey Milk’i meclis koridorlarına transfer etmiş oldu. Bu, Milk’in dördüncü denemesiydi. 

İlk adaylığını 1973 yılında açıklamıştı. O zamanlar, “vergiler ve Öncelikler her yıl değişiyor ama özgürlüğükler değişmiyor” demişti. Aynı dönemde, şoförler odası lideri Allan Baird, haksız çalışma koşulları dayatan Coors Biraları’na karşı bir boykot hazırlığındaydı. Gey çevrelerin desteğini alabilmek için Milk ile temasa geçti. Milk de karşılığında şoförler odasınin desteğini istedi. Baird bu isteği Kabul etti ve ertesi gün, Coors birası Castro bölgesindeki tüm barlardan bir bir yok olmaya başladı. Bunu, şehrtin diğer bölgeleri izledi. Bu olay sonrasında, Milk’in ünü, şehir sınırlarını aşmıştı. 

Milk 

Kağıt Üzerinde 

Her toplumsal hareket, bir kahraman ister. Yıllar geçtikçe ve o kahramanın uğruna savaştığı değişim başka etkenlerin etkisi altında kaldıkça, bir tek kişinin vaktinde neleri değiştirdiği unutulmaya yüz tutuyor. 

Milk filminin senaryo yazarı Dustin Lance Black, Harvey Milk’in hikayesini ilk kez 1990’ların başında, tiyatro yaptığı dönemde bir akıl hocasından duymuş. Birkaç yıl sonra, 1984’te the Times of Harvey Milk adlı, Oscar ödüllü belgesli izlemiş. Black, belgeselin sonlarına doğru bir yerde Milk’in “Des Moines ya da San Antonio’da bir yerde, ki buralar benim memleketim, genç bir eşcinsel çoçuk gazeteyi açtığında ‘San Fransisko’da Bir Homoseksüel Seçimle Başa Geldi’ diye okuyup, daha iyi bir dünya için umut olduğuna inanabilir, daha iyi yarınlara inanabilir.” diyordu. 

“Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Çünkü ben tam da o bahsettiği çocuktum. O, bana umut veriyordu. Hem sende bir terslik olmadığını söylüyor, hem de çok büyük, güzel işler yapabileceğini söylüyordu. Bu olanlar, geylerin çok zor bir dönem geçirdiği bir zamana denk geliyordu. AIDS krizi gündemdeydi. İşte o zaman, bu hikayeyi tekrar gzundeme getirmeliyiz,. Mesajı taşımaya devam etmeliyiz diye düşündüm.” 

Doğrudan Temas(lar) 

Harvey Milk’i sinemasal olarak etkili bir anlatımla perdeye taşıyabilmek için Dustin Lance Black dört yıllik bir süreç içerisinde sayısız taslak kaleme aldı. “O kadar çok gecemden ve haftasonumdan feraget ettim ki…” diyor Black. “Saat 6-7’ye kadar Big Love, 7’den gece yarısına kadar sa Milk hayatımdı.” 

Senaryoyu bitirdiğinde, itiraf ettiği üzere: “Filmi kendim çekecek param yoktu. Ve herkesin, hikayelerini kullanabilmem için bana yazıli izin vermelerini sagalama gerekiyordu.” 

“Harvey Milk gey aktivistler içerisinde en dikkat çekeni. Bu uğurda öldüğünden beri, bir nevi azizleştirilmiş bir karakter. Bu filmi yapma sebeplerimizden biri de, o dönemden haberi olmayan gençlere onu tanıtabilmek, hatırlatabilmekti. “ 

Van Sant Oscar ödüllü Penn’i tanıyordu. Kendi de San Fransisko civarında yaşayan aktöre senaryoyu gönderir. Penn’in yanıtı, Van Sant’inkinden bile hızlı olur. Bir hafta sonrasında, Black ve Van Sant, Penn’le masaya oturmak üzere buluşmaya gidiyordur. Penn, film ekibinin Milk’in siyasi yanına karşi gösterdiği samimi ve gerçekçi yaklaşımı, kişisel hayatını anlatırken de koruması konusunda şart koşar. 

Gerçek Hayattan Film Bobinlerine 

Michael London şöyle diyor, “Bu projeyle ilgili kendimiz şöyle bir kural belirledik: Eğer insanlar içtenlikle projeyi benimsiyor ve dahil olmak istiyorsa, biz de onlarla çalışmak istiyorduk. 

Filmdeki karakterlerin büyük kısmının hayatta olması nedeniyle, oyuncu seçimi daha da önem kazanıyordu. Kasting direktorü olarak Francine Maisler ile anlaşıldı. 

Bruce , oyuncuların Milk’in hayatını hakkıyla anlatan ve Gus Van Sant ve Sean Penn ile çalışabilecekleri bir prfilmde yer almak için sıraya girdiğini anlatıyor. “Oyuncular konusunda cinsel tercih konusunu körleştirdik. Yani, gey karakterleri oynayan heteroseksüel oyuncular, aksini yapan gey oyuncular var bu filmde. Heteroseksüelleri oynayan heteroseksüeller, geyi oynayan geyler de var. Bu filmde hepsine yer vermesek ve birbirine karıştırmasak yazık olur diye düşündük.” 

Filmde olan ve Milk’I tanıyan karakterlerin çoğunluğu hayatta olduğu için, oyuncular canlandırdıklari kişilerle bire bir görüşme şansına sahipti. Bu gerçek karakterler, çekimler sırasında da sette bolca zaman geçirdi. Cohen, “Bu insanlar, filmin toparlanamasını, gerçek bir hal almasıni sağladılar.” diyor. 


Filmin sonunun ≈çekimlerine sıra geldiğinde, San Fransiosko çevresinden 3000 kişi figüran olmak için gönüllü olur. 

“Sean Penn bana karşı çok açık davrandı. Film için en iyisinin ne olduğunu ve oyunculuğun özünde ne olduğunu çok iyi biliyor: İletişim kurmak. Beraber sahnelerimizde, Sean tüm benliğiyle orada, karşimdaydı.” 

Penn’in yönettiği Into the Wild’da da rol alan Emile Hirsch için, Penn ile bu sefer karşılıklı kamera karşısına geçmek ilginc bir deneyim olmuş: “Sean’la çalışmak muhteşemdi. Into the Wild’dan sonra, karşılıklı oynamak nasıl olacak merak ediyordum. Çünkü o aşamaya kadar Sean benim için hep bir yönetmendi. Ama harika bir yönetmen olmasıni sağlayan her şey, kamera karşısında da aynı şekilde lehine işliyordu: İçgüdüleri, kavrama yeteneği… “ 






Çekim Başlar 

Dustin Lance Black “çekimlerin ilk gününde ilk kez derin bir nefes alabildim, çünkü dört yıldan sonra sonunda işim meyve vermeye başlamıştı. Başarmıştık. Çekimin ilk günu göyyüzünde bir gökkuşağı görüğümüzde ağlamaya başladım. Cleve Jones’un da gözleri dolmuştu.” Diyor. 

Jones ekliyor: “Olabilecek en kötü sabahtı. Hava buz gibi… ilk sahneyi çekmek için Dan White’ın bölgesi olan Excelsior bölgesindeydik. Motor dememize tam iki dakika lkalmışken, bulutlar dağıldı, güneş açtı ve setin üzerinde muazzam bir gökkuşağı belirdi. İşte, dedim, bir işaret bu.” 

Milk’in çekimleri, tamemn San Fransisko’da gerçekleştirildi. Film ekibi, başindan beri San Fransisko’nun da filmde bir karakter olarak önem taşıdığında hemfikirdi. 

Bruce Cohen “Anlattığımız hikaye, bu şehri tamamen değiştirdi. Şehrin kumaşina, içine işlemiş artık Harvey Milk.” Diyor. 

“Castro Caddesi’ndeki Castro Camera dükkanını yeniden yaratmak için en uygun yeri aramaya başladık. Nihayetinde, eskiden olduğu yeri, cadde üzerindeki 575 numaralı dükkanı seçtik. Dükkan başka bir şey olarak faaliyet gösteriyordu ve girip ‘afedersiniz, sizi dokuz hafta dükkanınızdan edip burada çekim yapabilir miyiz?’ dedik. Tarihi yeniden yaratmak gibiydi.” 

Yeniden yaratım süreci bittiğinde, dükkanın yeni, daha doğrusu eski halini ilk görenler oldukça duygusal anlar yaşamış. Senarist Black’e kendi tuttuğu 370 sayfalık günlüğü veren Michael Wong, bunlardan biri. Black, Wong’un dükkana ilk gelişini şöylew aktarıyor: “ Michael’I arayıp dükkani bitirdiğimizi söyledim. Gelmek istemeyeceğini biliyordum, ama bir yandan da sonradan, gelmediğini pişman olacağını da… Geldi, ve dükkana girdi. En sonuna kadr gitti. Yapım tasarımcımız Bill Groom’un, Harvey’nin o dönemde kullandığı baskı makinesinin aynısıni bulup, o zamanlar durduğu yere koymuştu. Michael dışarı çıkti ve ağlamaya başladı. Ki, hiç duygusal bir adam değildir. Sonra dönüp bana sarıldi ve ‘teşekkur ederim’ dedi. . İşte o zaman bende de vanalar açıldı. Milk sırasında yaşadığım manidar anlardan biridir.” 

James Franco da şöyle diyor: “Harvey’nin arkadaşları, dükkana girdiklerinde yüzlerinde öyle bir ifade oluyordu ki… Sanki zamanda yolculuk ediyor gibiydiler. Bu küçücük dükkan, gey hareketi için dünya çapında inanılmaz bir önem taşıyordu.” 

Ekip, çoğunlukla doğaçlama bir tarzı olan yönetmen Gus Van Sant ve tüm oyuncular kendilerini daha rahat hissetsin, daha özgür davranabilsin diye kapali çekmecelerin, dolapların içini bile doldurmuş. 

“Harvey’nin kıyafetlerle ilişkisi, Castro bölgesindeki diger insalardan çok farkli değildi. Bu insanlarin çok fazla parasi yoktu. Cleve Jones’un baba soylediği ilk şeylerden, biri, bu filmde de sadik kalınan bir gerçek ve o da şu ki, Harvey hep var olan birkac kıyafetinden birini giyerdi. Politik kariyeri için daha fazla kiyafete ihtiyaci olduğunda, bir ikinci el dükkanından birkaç takım elbise alır ve onlari dönüşümlü giymeye başlar. Ayakkabıları o kadar eskiydi ki, altlarında delikler olurdu. Cleve Jones, Harvey’nin öldürüldüğü gün cesedi meclisten dışarı taşınırken cesedin ayakkabılarının altındaki delikten, ölenin dostu Harvey olduğunu anladığıni anlatmıştı.” 





Milk’in Hatıraları 

Harvey Milk: [1977 konuşmasından;] Ben, tüm insanların, tüm problemlerin hassasiyetine dair bir diyalog kurabilmek için seçildim. Bu şehri etkileyen problemler, hepimizi etkiliyor. 

[1978 Gey Örgürlük Günü Yürüyüşü konuşması;] AMerika, uyan… Artık ırkçılığa, cinsiyet ayrımcılığına, yaş ayrımcılığına, nefrete yer yok… Artık kimse rahatsız edilemeyecek. Artık kendimizi gizlemeyeceğiz. Artık bitti! 

[1977’de kaydettiği vasiyetinden;] Benim savunduğum degerleri savunan birinin, bir aktivistin, gey bir aktivistin; problemli, dehşetle yaşayan ve korkak, güvensiz kişiler için bir hedef oluşturabileceğinin son derece farkındayım. 

Frank Robinson: Meclis içerisindeyken, kendini güvenli bir bölgede Kabul ediyordu. Etrafinda bir surü polis vardı. Kim ona zarar verbilirdi ki, bir başka meclis üyesi mi? Ve maalesef öyle oldu. 

Cleve Jones: O kasedi [1977’de kaydettiği vasiyet] suikaste uğramasi durumunda dinlenmesi için kaydetmişti. Bu konuda onunla dalga geçmiştim. Ama o olacakları butün açıkliğıyla görmüştü. 

Harvey’nin öldürüldüğü akşam, Civic Center Plaza’daki o mum denizinin ortasında dururken, onun adının hatırlanmasi için hayatım boyunca her ne gerekiyorsa yapmacağıma, bu uğurda çalışacağıma kendi kendime söz verdim. 

Gilbert Baker: Hepimiz, dünyayı değiştirebileceğimize inanıyorduk. Harvey bizi bu konuda yüreklendirme yeteneğine sahipti. Umutlarımıza, öfkemize tercüman oldu. Öldürüldüğü an, hepimiz için korkunç bir andı. Büyük bir lideri kaybetmiştik. Bir anlamda bizi bekleyen zor dönemlere de hazırlayan talihsiz biro lay oldu. Ondan sonra, o kdar çok dostumuzu AIDS yüzündne kaybettik ki… 

Allan Baird: Ben Castro bölgesinde yaşıyordum. Orada doğdum. Esım ve ben Harvey’nin arkadaşıydık. Kayınvalidem bile onun arkadaşıydı. Castro Caddesi’nde yürürken herkesle sohbet ederdi, öyle biriydi. Sadece geyler için çalışan, varlık gösteren biri değildi. Bana “Allan, ben ibneyim” derdi. Ben o kelimeyi oldum olsaı sevmedim. Ama o, geyliğiyle öyle gurur duyardi ki, kendini öyle ifade ederdi. 

Frank Robinson: Buğune tanıştığım en karizmatik kişitdi muhtemelen. Kendiyle son derece barışıktı. Eşcinselliğini alenen açıklamayı politik bir araç olarak görüyordu ve bunu bu şekilde kullandı. 

Danny Nicoletta: Castro’ya taşındığımda 19 yaşındaydım. Super8 filmler çekiyordum. Filmleri tab ettirmek için Castro Camera’ya gittim bir gun. Harvey ve Scott’ın ne kadar sıcakkanlı olduğunu görmek beni çok şaşırtmıştı. Özellikle de Harvey. 

Tom Ammiano: Bir keresinde, gey ögretmenler toplantısına gelmişti. Bize çok destek oldu. Başka bir ilçeden gelen çok yakışıklı biri de vardi toplantıda. Harvey muhteşem bir konuşma yaptı, ve toplantıdan o yakışıklıyla ayrıldı. Herkes sinir olmuştu, çünkü, herkes adamı gözüne kestirmişti. 

Jason Daniels [uzun sure San Fransisko bölgesinde yaşamış biri]: İnsanların kendilerini özgür hissetmelerini sağlıyordu. Daha fazla konuşabiileceğimizi, geçmişte yaşadıklarımız hakkında daha açı¨olabileceğimizi hissettiriyordu. Seçildiğinde, herkes kendini daha özgür, daha güvende hissetti. 

Frank Robinson: Ben Şikago’da politikayla haşır neşirdim. Sonra Frisco’ya taşındığıµda, kimseyi tanımıyordum. Casto mahallesine kahvaltıya giderdim. Harvey’nin köpeği Kid, her gördüğüne atlardı. Ben dükkanın önünden geçerken de ayni şeyi yaptı. Harvey dışarı çıkınca konuşmaya başladık. Ne yaptyığımi sordu, yazarım dedim. Sen ne yapıyorsun diyince, ‘ben de meclis üyeliğine adaylığımı koydum. Sen benim için konuşma yazar mısın’ dedi. 

Gilbert Baker: Gökkuşağı bayrağı fikrinin ilk çıkışı, Harvey’nin beni arayıp ‘bir logoya ihtiyacımız var’ demesiyle oldu. Bayraklar insanlarin ruhlarını yansıtıyordu, biz de tüm dünyaya yayılmış bir kabileyiz diye düşünüyordum. 

Harvey sanati ve yaratıcılığı çok severdi. Birçok arkadaşının fotoğrafçi ve ressam olmasından da belli. Gökkuşağı fikri aklıma geldi. Harvey bunun dahiyane bir fikir olduğunu düşündü. Bayrağı ilk taşıdığımız gün, bana ‘bu hayatında yaptığın en önemli iş olacak’ demişti. Bugün, insanlar bu bayrağa baktıklarında kendilerinden bir parça, benimsedikleri bir şey görüyorlar. 

Anne Kronenberg: Yıllardır Castro’da yaşıyor olmama rağmen Harvey’i pek önemsememiştim, pek tanımıyordum. Onunla tanışmaya gittiğim ilk gü, benim sessiz biri olduğumu da görünce, bana dedi ki: “Ben çok bağırırım, sen de bana geri bağırmayı öğrenmelisin. Sen de bana bağı, çağır, ve sana söylediğim hiçbir şeyi kişisel olarak algılama. Ben kendimi böyle ifade ediyorum.” Böylece, kayda deger bağırış çağırışlarımız oldu. Benim ağzım hep biraz bozuk olmuştur. 
Dükkanda, seçim merkezimizde, çoçuklar, yaşlılar, heteroseksüeller, eşcinseller, her çeşit insan olurdu. Harikaydı. 

Michael Wong: Harvey çok komik biriydi. Mizah, hayatındaki birçok hazing şeyi örtüyordu diye düşünmüşümdür hep. Jack Lira öldüğünde, Harvey’i aradım. Onunla şahsi bir konudaki ilk konuşmamızdi bu. O zaman, çok da mutlu bir insan olmadığını fark ettim. Bence bu yüzden politikaya bu kadar önem veriyordu. Ona mutlu olabileceği bir kapi açıyordu politika. Başkalarına yardım I olabilecek konularda çalışabilmesini sağlıyordu. 

Danny Nicoletta: Together (Birlikte) adında bir topluluk vardı. Castro Caddesi’ndeki barlar polis baskınına uğrayıp kapatıldiği zaman, Harvey ve Scott gelip konuşma yapmışlardı. Her ikisinin de boyunlarındaki damalrın sinirden kabardığını görebiliyorduk. Bu Harvey’nin insanlar üzerindeki etkisine ilk kez şahit olduğumuz andı. Zamanla, Harvey bunu bir sanata dönüştürdü. 

Carol Ruth Silver: Çok konuşkandı. Hiçbir zaman saklamaya çalışmadığı bir New York aksani vardı. Kalabalık topluluklar karşısında konuşmak konusunda eğitim almış herhangi birine göre daha özensiz konuşurdu. Ama konuşmalarını hep vücüt diliyle desteklerdi. Bu da onu çok etkili bir konuşmaci yapiyordu. 

Frank Robinson: Harvey’nin konuşmalari iki farkli çeşitte oluyordu. Birincisi, daha resmi, daha keskindi. Daha ticari kesimlerin karşısına çıktığinda böyle konuşurdu. Dükkan sahipleriyle örneğin. Bir kalabalık önündeyken ise biraz daha farkli bir tarzı vardı. Bu gibi durumlarda, benim yazdığım metnin üzerinden geçer, cümleleri kısaltirdı. Zenci vaizleri örnek alır, tekrara dayalı, kısa cümleler kurarak, ortamı pompalayarak konuşurdu. Kalanabalık da, bunları slogan olarak kullanırdı, ki zaten olmasi gereken de budur. 

O şehre taşındığında,burada halihazırda borçok gey vardı. Ama bir gey topluluğu olduğu söylenemezdi. Geyler, “dostları” olarak tabir ettikleri insanlari seçiyorlardı. Ancak bu insanlar da, bizlerden birinin bir derdi olduğunda bir anda yabanci kesiliyorlardı. Harvey, bi geyin geyleri temsil etmesi gerektiğini düşünüyordu, çünkü geylerin değişmesi söz konusu olamazdı. Seçim kampanaysı kapsamında gey barlara giderdi, çünkü insanları buralardaydı.


Milk 

Oyuncular Hakkında 

SEAN PENN (Harvey Milk) – Sean Penn’in oyunculuk kariyeri neredeyse otuz yıla yayılıyor. Beş kez Oscar’a aday gösterildi. Tim Robbins’in yönettiği Dead Man Walking (Bu filmdeki rolüyle 1996’da Berlin Film Festivali’nde En Iyi Erkek Oyuncu seçilmişti.) Woody Allen imzalı Sweet and Lowdown, Jessie Nelson’ın yönetmenliğini yaptığı i am sam, Clint Eastwood’un Mystic River’ı ve son olarak Milk. Penn, Mystic River ve Milk ile En Iyi Erkek Oyuncu Oscar’ının sahibi oldu. 

Bunların dışında, sayılari iki düzineyi geçen filmleri arasında: Harold Becker imzalı Taps; Amy Heckerling imzalı Fast Times at Ridgemont High; Richard Benjamin imzalı Racing with the Moon; John Schlesinger imzalı The Falcon and the Snowman; James Foley imzalı At Close Range; Dennis Hopper imzalı Colors; Brian De Palma imzalı Casualties of War ve Carlito’s Way; Neil Jordan imzalı We’re No Angels; Phil Joanou imzalı State of Grace; Nick Cassavetes imzalı She’s So Lovely (bu rolüyle 1997 Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü); Oliver Stone imzalı U-Turn; Anthony Drazan imzalı hurlyburly (bu rolüyle 1998 Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü); Alejandro González Iñárritu imzalı 21 Grams (bu rolüyle 2003 Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü); Sydney Pollack imzalı The Interpreter; Steven Zaillian imzali All the King’s Men; ve Terrence Malick imzalı The Thin Red Line ve önümüzdekigünlerde gösterime girecek olan Tree of Life var. 

Penn’in ilk yönetmenlik denemesi, ayni zamanda senaryosunu yazdığı ve yapımcılığını üştlendiği The Indian Runner (1991) oldu. Bunu, yine yazıp yapımcılığını yaptığı The Crossing Guard (1995), ve yapımcısı da olduğu The Pledge (2001) takip etti. ABD’yi temsilen 11'09"01 adlı, tüm dünyadan yönetmenlerin 11 Eylul üzerine çektiği kısa filmlerdne oluşan seçkide kısa filmi ile yer aldı. 

Senarist, yapımcı ve yönetmen olarak son filmi Into the Wild (2007), Jon Krakauer imzalı gerçek hayat bir haya hikayesini nalatan kitpatan uyarlama idi. Penn, bu filmdeki yönetmenliği ile Amerikan Film Yonetmenleri Birliği ve Sinema Yazarları Derneği Ödülü’ne aday oldu. Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nde En İyi yönetmen seçildi. Into the Wild aynı zamanda Milk’te de rol alan başrol oyuncusu Emile Hirsch’e de ödül ve adaylıklar getirdi. Film, iki dalda da Oscar’a aday oldu. 

Penn Alfred Hayes imzalı Girl on the Via Flaminia ve Albert Innaurato imzalı Earthworms in Los Angeles gibi tiyatro oyunlaerında da rol aldı. Boradway’de ise Heartland ve Slab Boys adli yapımlarda boy gösterdi. Yakın zamanda, Pulitzer ödüllü yazar ve yönetmen Sam Shepard imzalı The Late Henry Moss adlı Nick Nolte ve Woody Harrelson ile sahneyi paylaştı. 

2002’de, Santa Barbara Uluslararası Film Festivali’nde Modern Master Ödülü’ne layık görüldü. 2003’te San Sebastian Film Festivali’nin verdiği Donostia Ömür Boyu Başarı Ödülü’nü almış en genç kişi ünvanını kazandı. 2004’te, sanat alanındaki öncülere verilen John Steinbeck Ödülü’nün sahibi oldu. Yakın zamanda, 2008 Cannes Film Festivali’nin jüri başkanlığını yaptı. 

Aynı zamanda gazeteci kimliği ile de tanınan Penn’in yazı ve makaleleri Time, Interview, ve Rolling Stone gibi dergilerde yayınlandı. 2004’te, Irak’a gerçekleştirdiği gezisinin ardından izlenimleri iki yazı halınde The San Francisco Chronicle gazetesinde yayınlandı. 2005’te, bu sefer beş bölümlük bir yazı dizisi ile, dönemin İran’ında Ahmedinejat’ın seçilmesi ile sonuçlanan seçim surecine dair izlenimlerini yansıttı. 

EMILE HIRSCH (Cleve Jones) – 2007’de, Emile Hirsch Sena Penn’in yönettiği Into the Wild’daki performansı ile dikkatleri üzerine çekti. Christopher McCandless’ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanan filmde Hirsch, başroldeydi. Performansı, Hirsch’e ulusal ve uluslararsı festival ve ödül organizasyonlarında birçok adaylık ve ödül getirdi. 

JOSH BROLIN (Dan White) – Josh Brolin, George W. Bush’un hayatını beyazperdeye taşıyacak olan Oliver Stone imzalı W’da Bush olarak izleyicilerin karşısına çikacak. Bundan önce Joel ve Ethan Coen kardeşlerin bol ödüllü filmi No Country for Old Men’de izlediğimiz aktör, Ridley Scott imzali başarılı film American Gangster’da da rol almıştı. 

DIEGO LUNA (Jack Lira) – Diego Luna, Alfonso Cuarón imzalı Oscar adayı Meksika filmi Y Tu Mamá También ile ünlü oldu. Bu filmdeki rol arkadaşı Gael García Bernal ve yapımcı Pablo Cruz ile beraber Canana adli bir yapım şirketi kurdular. 

JAMES FRANCO (Scott Smith) – James Franco, efsanevi yıldız James Dean’I canlandırdığı televizyon filmi ile tanındı. Performansı, birçok olumlu eleştirilerin yanısıra Altın Küre, Film Eleştirmenleri Ödülü ve Emmy ödülleri getirdi. 

GUS VAN SANT (Yönetmen) – Van Sant’ ilk yönetmenlik denemesini 1985’te Mala Noche ile yaptı. Film, En İyi Deneysel/Bağımsız Film dalında Los Angeles Sinema Eleştirmenleri Ödülü’nü aldı. 

Eserleri arasında, Drugstore Cowboy, My Own Private Idaho, Even Cowgirls Get the Blues, Cannes ve Toronto Film Festivallerinde gösterilen ve başro¬undeki Nicole Kidman’a En İyi Kadın Oyuncu dalinda Altin Küre kazandıran To Die For, En İyi Yonetmen Oscar’ina aday oldugu 8 Oscar adayı Good Will Hunting, ünlü klasiğin yeniden çevrimi of Psycho, Finding Forrester, Gerry, Altın Palmiye ödüllü Elephant, Last Days, Paranoid Park var. 
Louisville, Kentucky doğumlu Van Sant, Rhode Tasarım Okulu’nda eğitim gördü. Halen Portland, Oregon’da, yönetmenlik ve yapımcılığın yanısıra resim, fotograf ve edebiyat gibi diger sanat dallarında da faaliyet gösteriyor.

1995’te’ kendi fotograflarından derlediği 108 Portraits (Twelvetrees Press) ve 1997’de sinema üzaerine olan ilk romanı Pink (Doubleday) yayınlandı. 

Ayni zamanda müzisyen olan Van Sant; David Bowie, Elton John, The Red Hot Chili Peppers ve Hanson gibi müzisyenler için müzik videosu yönetmenliği de yaptı.

Hiç yorum yok: